30 Ekim 2012 Salı

Birgün Bir Dizi Seyrettim Hayatım Değişti / Touch

 
Mart 2012 tarihinde ilk defa Amerika'da gösterime giren Touch dizisi İMDb'de 7.8 ratinge ulaştı bile.
 
Baş rolünde 24 serisinden tanıdığımız Kiefer Sutherland    (Martin Bohm)  var. Karısı 11 Eylül olaylarında ikiz kulelerde ölünce, 11 yaşındaki oğlu Jack  ile yaşamaya başlar. Jake hiç konuşmamıştır. Ancak Martin bir süre sonra onun yazdığı rakamları takip etmeyi öğrenince konuşmadan baba oğul anlaşmaya başlar. Bu sefer bir babanın çoçuğundan öğreneceği çok şey olacaktır.
 
 
 
Bu bayramda TV'de Touch maratonu ile karşılasınca hayatım değişti. 12 bölümüde arka arkaya seyrettim.
 
İşte beni etkileyen bölümlerden bazıları...
 
Şablonlardaki matematiksel tasarım gerçeğin arkasına gizlenmiştir. Sadece nereye bakacağımızı bilmek gerekir. Çoğu insanın Kaos olarak gördüğü aslında hareketlerin ince bir çizgide birbirini takip etmesidir. Galaksiler, bitkiler, deniz kabukları şablon gerçeğini yansıtır.  
 
Çin mitolojisinde" Kaderin Kırmızı İpi "adında bir inanış vardır. İnanışa göre;  Tanrı her insanın ayak bileğine kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek insanları bu ipler sayesinde birbirine bağlarmış. Bu ip esner, kördüğüm olur fakat asla kopmazmış.
 
 
Bugün 30 milyar e-mail, 19 milyar SMS yolladık, fakat yinede kendimizi yalnız hissediyoruz. Ne komik değil mi???
 
Normal birisi 7.4 bireye 2.250 kelime söyleyecek. Bu kelimeleri incitmek için mi yoksa gülümsetmek için mi kullanacak? Seçiniz bakalım....
 
7 milyon kişi bu ufak dünyada yalnız yaşamaya mahkum. Hassas varlığımızın bile büyük bir gizem olduğunu nasıl anlayabiliriz ki? Belkide evrende yalnız olmak bizi birbirimize bağlıyordur. Bir başkasına küçücük bir şey için bile ihtiyacımızın olmasını sağlıyordur. Senin için, benim için, bizim için. Eğer bu gerçekten doğruysa o zaman hiç birşeyin imkansız olmadığı bir dünyada yaşıyoruz demektir.
 
 
Bu gezegendeki en güçlü canlı türü insan değildir. En hızlısı hatta belkide en zekisi bile değilizdir. Tek avantajımız birbirimize yardım etmek için işbirliği yapabilme yeteneğimizın olmasıdır. Kendimizi bir başkasının benliğinde buluruz ve şefkat, kahramanlık, aşk için programlanmışızdır. Bu şeylerde bizi daha güçlü daha hızlı ve daha zeki yapar. İşte bu yüzden hayatta kalırız. Hatta bu yüzden hayatta kalmayı isteriz.
 
Neden Collaboration / İşbirliğinin gerekli olduğunu savunduğumu anladım. Ateş karıncalarınınn sel esnasında  birbirine yapışarak günlerce su üzerinde kalabilmeyi becerdikleri gibi, biz insanoğluda iş birliği ile yaşamayı öğrenmeliyiz....
 
 
İnsanoğlu fikirlerini paylaşabilmek için birbirine itici bir güçle bağlıdır ve duyabilmeyi arzu ederler. Bu toplum içindeki ihtiyaçlarımızdan biridir. İşte bu yüzden sürekli sinyaller ve işaretler yollarız. Diğer insanlarda da bu sinyal ve işaretleri aramamızın sebebi budur. Her zaman gelecek mesajları bekleriz. Bir bağlantı kurabilme umuduyla..
 
Senden elektrik alamadım diyen evlendirme programındaki yaşlı teyze haksız değil galiba...
 
 

Bugün doğan her bebek göbek bağlarından ayrıldığı anda kendi umutları, hayelleri ve arzuları olan bireylere dönüşürler. Ama aslında her birimiz farklı sistemlerden oluşmaktayız. Bu sistemlerde 60 trilyon hücreden oluşmaktadır. Sınırsız sayıdaki protein, DNA . Yani her birey aynı zamanda bir iletişim ağı gibidir. Her birimiz aslında yaşayan, nefes alan organizmalarız. Beslediğimiz her umudun, kurduğumuz her hayalin, gerçekleştirdiğimiz her tutkunun tahmin edemiyeceğiniz kadar büyük bir etkisi vardır. Bizi birbirimize bağlayan şeyler zaman ve mekanla sınırlı değildir.

Farklı bakış  açılarında insana kaderin cilvesi olarak görünen şeyler bu sıkıca sarılmış bağlardan başka bir şey değildir. Bunca zaman olan olaylar buna bağlıdır. Bu bağlar tamir edilmeyecek bir biçimde yıpransa bile asla ama asla kopmazlar. Ama bazen en önemli bağlantı bulunduğumuz yer ve zamandadır.


 
Kaybolmanın bir çok yolu vardır. Verdiğimiz kararlarla bizi etkileyen olaylarla hatta kendi zihnimizde bile. Peki o zaman sabitleyicimiz nedir? Bizi karanlıktan aydınlığa çıkaracak yol göstericimiz ne olabilir? Ya yol göstericimiz diğer insanlar ise? Hayatımıza uzun yada kısa sürede olsa bir şekilde girebilmiş olanların bize sağladığı ışık asla sönmeyecektir.
 
Yaşadığımız her şeyin bir nedeni oluyor galiba?
 
 
 
 
 
Küresel olaylar esnasında ortak bilincimiz senkronize olur. Hep bir ağızdan gönderilen ortak bir istek, müşterek umut, hafifletilmiş bir korku, bağışlanmış bir hayat. Buna dua denir.
 
Tradeji  veya ortak sevinç zamanlarında, bu tip kısa anlarda düzeni daha az rastgele yapan tek şey müşterek duygusal deneyimlerdir.
 
İki noktanın birbiriyle temas etmesi gerektiğinde evren bu bağlantının gerçekleşmesi için bir yol bulacaktır. Tüm umutlar suya düştüğünde kati bağlantılar asla kopmaz. Bu bağlantılar kim olduğumuzu belirler. Uzay genelinde, zaman genelinde öngörüde bulunamıyacağınız yollar olacaktır. Çünkü doğa her zaman yolunu bulur.
 
 
 
Dünya 7.83 herzlik bir frekansla dönerken bir müzik notası yayar. Ancak bu frekans bilinmeyen bazı nedenlerle bir parça değişime uğrar. Bunun sebebi bazı farazi güneş patlamaları yada atmosferik elektriksel bozulmalardır. Ama belkide bunun daha basit bir açıklaması vardır. Belkide gezegenimizin sesi etrafında dönen 7 milyar ruhun yarattığı müziklerden ve açığa çıkardıkları harmoniden etkileniyordur.
 
Sessizliğin bile bir sesini duyarken, aslında bu dünyada yalnız olmadığımı hatırlayacağım. Bu sadece benim dışımdaki diğer 7 milyar  dünyalı'nın ruhunun çıkardığı sesmiş....
 
 
Bir yılda 31.530.000 saniye var. Bir saniyede 1.000 mili saniye, milyon tane mikro saniye, milyar tane nano saniye. Nano saniyeleri yıllara bağlağan tek sabit şey değişimdir. Atomdan galaksiye kadar tüm evren değişime uğrar. Ama biz insanlar değişimden hoşlanmayız. Ona karşı koyarız, bizi korkutur.Hayali bir duraganlık yaratırız.Dünyanın sabit kaldığına, şimdiki gibi olduğuna inanmak isteriz. Ama bir ana yapışıp kaldığımızda o an çoktan değişmiştir. Her nanosaniye bir öncekinden farklıdır.Zaman bizi gelişmeye, uyum sağlamaya zorlar. Çünkü gözümüzü her kırptığımızda ayaklarımızın altındaki dünya değişir.
 
Değişime direnmek ne olaki?
 


Elektronlar birbirine çarparak reaksiyona girer. İnsanlar çarpışır ve diğerinin yolunu değiştirir. Değişiklik kolay değildir. Çoğunlukla insana zor gelir. Ama belki bu iyi bir şeydir. Çünkü değişiklik bizi güçlendirir. Esnek olmamızı sağlar, bize gelişmeyi öğretir.

Bu dizi seyredince sizin yapmış olduğunuz bir hatanın, aslında hata olmadığını başka birinin hayatını kurtarmak için gerekli olduğunu anlayabiliyorsunuz.

TOUCH benim  bildiğim, inandığım  şeyleri görselleştirdiği için yararlı bir seyir oldu ve içim umut doldu. Tavsiye ederim.

Sevgiler,



Pin It

29 Ekim 2012 Pazartesi

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun



29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.

Bayramı ben Cadde'de bu akşam 19:00'da kutlayacağım....

Sevgiler,


Pin It

25 Ekim 2012 Perşembe

Bayramınız Kutlu Olsun



Sevdiklerinizle güzel bir bayram geçirmeniz dileği ile

"Kökeni ne olursa olsun, bayramları bayram yapan insanların onu nasıl algıladığıdır, ne olduğu değil. Ve bayramlar güzeldir" AUSEY

Sevgiler,


Pin It
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Great! The file uploaded properly. Now click the 'Verify my file' button to complete the process.