29 Kasım 2010 Pazartesi

Ben Bunu Sevdim/ Konuşamadığımız Şeyler Var

Sıla  Konuşmadığımız Şeyler Var 2010 Sony Music
Tüm sözleri Sıla yazmış.

Sıla'nın  hayatı algılayışı;

Fazla, hep dahasına meylimiz,
bakma bize düşman kendimiziz........

Hepimizin hayatı,
hani kesik süt gibi............

Sana değer de geçer,
beni deler de geçer
seyreden güler de geçer

İki Satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
bundandır böyle dibe vuruşumuz...........

Herkes geçiyor aynı yollardan,
tanıdığımız yok yukarlardan,
inatla sarılacaksın,sabredecek  yaşayacaksın
azmedeceksin, hazmedeceksin.............


En sevdiğim parçası bu oldu.....
......
Hadi kalk gidelim hemen şu anda
kapa telefonı bulamasın arayan da
açarız radyoyu yol nereye biz oraya

iyi gelmez mi hiç deniz havası
bir göz oda bulur sokarız başımızı
bir de koyarız iki kadeh
kafa nereye biz oraya.........

Ne kışkırtıcı bir teklif değil mi?

Var mı şimdi hayır diyecek "kalk gidelim şöyle deniz kenarına, herşeyden uzaklaşalım,iki kadeh eşliğinde"  denilince arkasına bakmadan gitmeyecek olan....


Hadi yapmaya başlayın sizde ......

KAFA NEREYE BİZ ORAYA.......

http://www.dailymotion.com/video/xfrdhg_syla-kafa_music Pin It

24 Kasım 2010 Çarşamba

Yeni Bir Hayat, Yeni Bir Ben Lazım

Her sene Kasım ayından başlayarak doğum günüm olan 28 Şubat'a kadar içim içime sığmaz. Gelecek olan yeni yıl ,yeni yaş beni heyacanlandırır, giden yıl da düşündürür, düşündürür...

Geçen sene bu zamanlarda yılbaşı için Çam Ağacı süslememiştim "gelecek sene kendi evimde yaparım " demiştim. İşte size niyetimin resmi. Düşündüklerinize dikkat edin, siz ciddiye almasanızda Evren sizi ciddiye alıyor ona göre...

Bir de kulaklarımda hep Sertap Erener'in bu şarkısı çınlar durur her sene. Benim Jingle Bells'ım bu şarkıdır........

Bu senem iyi geçmedi ,söylemem lazım
Kader beni seçmedi ama görmemem lazım
Belki birdenbire yeniden başlamam gerek
Eskiden taptığımı bugün taşlamam gerek

Yeni bir aşk, yeni bir iş
Yine gülecek bir neden lazım
Yeni bir haber,yeni bir kader
Bunlar için bana şans lazım

Yeni bir duruş,yeni dokunuş
Tek tek keşfetmem lazım
Yeni bir hayat,gerisi bayat
Kendime yeni bir ben lazım

Kendime yeni bir neden lazım
Günler güzel geçmedi, unutmam lazım
Asıp yüzümü kalmışım azıcık kırıtmam lazım
Hep içime atmışım anlatmam gerek
Hepsini bir kazana atıp toptan kaynatmam gerek

Sizde bir daha dinleyin
http://video.mynet.com/prens.alex/Sertab-Erener-Kendime-Yeni-Bir-Ben-Lazim/392803/

yada bunu  çok sevimli......
http://www.youtube.com/watch?v=_FJAJnacfUw&feature=related

Hadi bakalım nasıl geçdi bu yılınız, ne bekliyorsunuz yeni yıldan.........

Herkes külahları koysun önüne ve geleceğini inşa etsin.......

Ufuk Tarhan "Gelecek Güzel Gelecek "diyor var mı itirazı olan? .........
http://www.m-gen.biz/ Pin It

22 Kasım 2010 Pazartesi

Bir Hafta Sonu Ağva 'ya Gitmeye Nedersiniz????

by cimcime
Bayramın ikinci günü bir arkadaşım ile beraber Ağva-Şile gittim.

Şehrin girişinde teknelerin ve alışveriş tezgahların olduğu bir kısım  var.

Burdan iki adet deniz atı aldım. Söylemiştim size deniz atı biriktireceğim diye. Uğur getiriyor diye satıyorlar.


Hava biraz sisli ve soğuktu. Çok üşüdüm ama sis sanki ayrı bir hava kattı manzaraya.

Giderken orman yolundan gittik. Yol çok güzel ama dar ve birazda virajlı. Dönüşte ise Şile-Sahil yolundan döndük daha kısaydı.


Göksü deresinin iki yanında tesisler ve galiba özel mülk yazlıklar var.

Karşıdan karşıya sallar ile de geçilebiliyor.
Genelde salaş, bungalow tipi yapılar var. Doğa ile iç içesiniz
 Hamağa uzanıp uyumak vardı ama.......
 Burası da Göksu deresenin deniz ile birleştiği nokta....
Tekne gezisinden sonra Aqua Verde'de yemek yedik. Burası Bir İstanbul Masalı'nın çekildiği mekanmış.
by cimcime

by cimcime
Burda arkadaşımın kardeşi ve hanımı ile karşılaştık ve gezimiz daha da bi güzelleşti. Bazı resimler Elif Yeniçeri'ye ait. Teşekkürler Elif .
by cimcime

Sanki Ağva yazın şehrin sıcağından kaçmak için daha uygunmuş gibi geldi bana ,

Mutlaka görülesi yerlerden biri, vaktiniz olursa bir gün ayırın derim.
Pin It

19 Kasım 2010 Cuma

Ye Dua Et Sev


2010 , ABD yapımı, Romantik, Drama,Yönetmen Ryan Murpy
Oyuncular:Julia Roberts (Elizabeth Gilbert) , James Franco (David) , Javier Bardem (Felipe) , Billy Crudup (Steven) , Richard Jenkins (Richard)

Elizabeth Gilbert’in filmle aynı ismi taşıyan ve kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı kitaptan beyazperdeye uyarlanan filmde, acılı bir boşanmanın ardından kendini bulma ümidiyle İtalya, Hindistan ve Bali’yi kapsayan uzun bir gezi turuna çıkan Elizabeth’in hikayesini anlatıyor.

Filmden en beğendiğim bir kaç yorum.

Ketut'un Liz'e verdiği çizimi açıklarken;

"Dört bacağın varmış gibi yaşa, böylece bu dünyada kalabilirsin,
 Ayrıca Dünya'ya kafandan bakma, kalbinle bak, böylece tanrı ile karşılaşacaksın"

Kaçımız kalbi ile bakıyor, ciğerlei ile gülüyor acaba?

Roma'daki en yalnız ve sessiz mekan olarak gördüğü Augstian'ı gezerken düşündükleri ve eski sevgilisine attığı mail;

"Hepimiz, her şeyin aynı kalmasını istiyoruz. Yıkılan hayatlarımızı değiştirmekten korktuğumuz için böyle yaşamaya devam ediyoruz.
Anladım ki, belki benim hayatım çok karmaşık değildi. Sadece hiç bir şeye bağlı olmadığım dünyam öyleydi.
Karmaşa  bir hediyedir. Her zaman değişime hazır olmamız gerekir.
İkimizde birlikte olmaktan fazlasını hak ediyoruz. Çünkü birlikte olmazsak yok olacağımızdan korkuyoruz. "

Kaçımız  yok olmaktan korkup değişime direniyoruz acaba?

Ketut'un Liz'in dengeyi sağlayamadığı için Felipe ile bitirdiği ilişkiye yapmış olduğu yorum;

"Bazen Aşk için dengeyi kaybetmek, hayatın dengesini kurmanın bir parçasıdır "

Kaçımız hayatın dengesini kurmak için dengemizi kaybetmedik acaba?

Liz'in Talebin Fiziği ( The Physics of Request) açıklaması;

"Tanıdık ve rahatlatıcı her şeyi bırakacak kadar cesursanız ki bu alışkanlıklardan evinize kadar her şey olabilir ve gerçeği aradığınız bir yolculuğa çıkarsanız ve o yolculukta başınıza gelen her şeyi kabullenir ve o yolculukta tanıştığınız herkese öğretmen gözüyle bakarsanız en önemlisi de kendinizi affederseniz gerçek sizden saklanmayacaktır."

Kaçımız çizgileri aşmaya hazır acaba?......

Tavsiye ederim, filmi seyredin, pişman olmayacaksınız...

YE İÇ GEZ TOZ DUA ET SEV HEP SEV SEV..... Pin It

17 Kasım 2010 Çarşamba

Olmaz ki, böyle'de yatılmazki !!!!!!!!

Flaming June 1895- Lord Frederic Leighton

Flaming June'u ilk defa Amerika'da kardeşimin evinde NY Metropolitan Müzesindeki  "Sleeping Beauty "Serginin afişiyle görmüştüm. Geçen senede Madrid seyahatimde Museo Del Prado'da benden önceki sergide yer almıştı. Yine göremedim de sadece magnetini alabilmiştim. Her sabah süt almak için buzdolabını açtığımda  mutlaka bir defa bakarım, elbisenin renginden midir, yoksa güzeller güzeli bir kadının uyuşundaki naiflik midir bilmem ama hep içimi aydınlatır.

19. yüzyil Viktoria döneminin ressamı Lord Frederic Leighton'un (1830-1896) başyapıtı olan Flaming June'nun orjinalı 120X120 ebatlarında yağlı boya resimdir. Bir süre kayboluyor ama 1960 yılında bir müzayede de tekrar bulunuyor ve şimdi Ponce Museum of Art,Ponce Puerto Rico'da bulunuyor.

Ponce Museum of Art renovasyonda iken resim tüm dünya'yı dolaşıyor. O önde ben arkada bir süre takip ettim ama resim şimdi müzeye geri dönmüş.

Resme modellik yapan Doroty Done eğitimsiz doğu Londra'lı bir aktris. Lord Frederic Leighton'un bir çok resmine de modellik yapmış.

Resmin en çarpıcı özelliği kullanılan renkler ile yaratılan görsel oyun. Öndeki parlak kavuniçi tonuna  arkada kontrast olarak sakinleştirici mavi kullanılmış.Siyah-kahverengi ise kor ateşi simgeliyor.

Yunan tanrıçası Venusü hatırlatan güzeller güzeli bir bayan Akdeniz yazında mermer bir balkonda oturma pozisyonunda dinleniyor.Çokda duygusal bir oturuş ile. Sağ arkadaki zakkum ise uyku ile ölüm arasındaki ince çizgiyi simgeliyor.

Bir kadın bence ancak bu kadar güzel uyuyabilir.

Flaming June'a bakarken aklıma hep Orhan Veli'nin Bella için yazdığı bu dizeler gelir.

Uzanıp yatıvermiş, sere serpe,
Entarisi sıyrılmış hafiften,
Kolunu kaldırmış,koltuğu görünüyor,
Bir eliyle de göysünü tutmuş,
İçinde kötülüğü yok, biliyorum
Yok, benimde yok ama........
Olmaz ki!

Böylede yatılmaz ki!!! Pin It

16 Kasım 2010 Salı

Bir Bayram Buluşması Daha

Bu sabah Romantika Cafe-Fenerbahçe'de arkadaşlar ile Bayramlaşmak üzere buluştuk. Romantika bence Anadolu yakasının en güzel mekanlarından biri. Deniz kenarında, yeşillikler  içinde, kuşlarla dolu  ve yiyecekleride güzel.

Bu sabah ayrı bir güzeldi, hava sıcak, deniz çarşaf gibi ve kalabalık değildi.
Güzel bir bayram kahvaltısı yaptık.

"Kökeni, adı ne olursa olsun bayramları Bayram yapan insanların onu nasıl algıladığıdır, ne olduğu değil... Ve bayramlar güzeldir..." Ausey
http://www.facebook.com/profile.php?id=628241051#!/pages/AUSEY/149038724524

Ben bayramı neşe olarak algılıyorum.....
Ve bayram dostlar arasında ayrı güzeldir.... Pin It

Köyümde Yeni Yaşam Başladı.......


Bu senenin yarısında şehir merkezindeki yaşamımı terk ederek şehir dışına taşındım. Üç aydır evi düzenlemek ile uğraşıyorum. Zormuş dostum hemde çok zor.

Evim elli m2 ama tam benim ihtiyaçlarıma göre, yeterli oluyor. Salon ve mutfak bir arada,  anlayacağınız  yemek yemek için fazla uzağa gitmeme gerek kalmıyor hepsi bir arada. Hani şu üçü bir arada kahveler var ya onun gibi.



Burası yemek alanı, burda hem yemek yiyorum, hem televizyon seyrederken yazılar yazabiliyorum.
Önünüzde bilgisayar,televizyon,arkanızda kahve malzemeleri, sağınızda buzdolabı Ye ,iç, Gez,toz, Dua Et Sev sev sev hep sev .........
Burası hem çalışma odam, hemde misafir odam. Şehir dışından gelenler, yazın hafta sonu havuz sefası için gelenler burda kalacak.

 Bu dolabın içinde neler neler var bir bilseniz. Her santimini planladım. Dolabı kuran Ikea'cı arkadaş çok şaşırmıştı, "a herşeyi ayarlamışsın abla " demişti.

Yatak odasını pek kullanamıyorum, genelde salonda televizyon karşısında  koltukta uyuya kalmış oluyorum. Bu huyumu bildiğim için koltuk alırken üzerinde en iyi uyanılacak modeli bulmak için her yeri dolaşmıştım. Başka bir yerde de kalacaksam mutlaka televizyonlu oda yoksa mutlaka salonu seçiyorum.
Yalnız yaşamanın dayanılır hafifliği...........

 Sadece sabahları kıyafet seçimi için dolapların karşına geçiyorum.

Girişi büyük ve ferah........Facebook'da bir soru vardı işte o sorunun cevabı "antrede taburenin üstünde"


Evimde en sevdiğim iki köşe.
Birincisi, girişteki bu köşe. Dolabı bir kız arkadaşım vermişti, ben yeni eve taşınırken lake'ye boyattım. Ama bir türlü kulpun nasıl olacağını bilemediydimde, Zara home'da aynalı bu kulpleri görünce çok sevip hemen aldım. Vazo bir arkadaşımın ev hediyesi, Paşabahçeden. Yaşam ağacı var üstünde. Duvardaki objeler Ikea'nın yılbaşı süsleri  aynadan melek, kalp ve yıldız.

Ben hayatımın bu dünyada yıldızların altında,sevgiyle, parlak geçmesine ve melekler gibi bir yaşam sürmeye  niyet ediyorum. Bu köşede bu niyetimin bir aynası..........

buda dolabın önceki eskitme hali 


İkinci Köşe salonda;
Birgün eski işyerimde çalışırken "ben melekler altında olmalıyım " diyerek şehirdeki tüm melekleri almıştım. Eski müdürüm de izin vermişti de, bilgisayarımın yanındaki duvara bu melekleri asabilmiştim.
Şimdi evimde en sevdiğim köşe burası. Koltuğu yine bir kız arkadaşım vermişti, ben bu hale getirdim. Lake ve beyaz.....

Buda koltuğun eski hali, ben yeni halini daha çok seviyorum.

Bu sene keyfini çıkaramadım ama seneye yazılarımı burdan göndereceğim size havuz başında içkimi yudumlarken.......


 Sitenin doğalgazı bağlanmadan şelalesi yapılmıştı. Bu duruma çok söylenmiştim de işyerinden bir arkadaş beni her gördüğünde "şelale nasıl diye " soruyordu. İşte Tolga'cım şelalemiz, içinde de üç tanede kaplumbağa var artık..

Kendime kıyafet alrken elim hep siyaha, evime bir şey alırkende hep beyaza gidiyor. Beşiktaşlığımdan mı? babamın "beyaz evrensel renktir" söyleminden mi bilemiyorum. Evimde her şey beyaz.

Genelde Ikea ve Zara home'cuyum. Evim Ikea'nın elli metre kareye böyle döşedik konseptini anımsattığından kendilerinden bir ödül bekliyorum habeleri olsun.

Yeni hayatımı çok seviyorum birde şu işe gidiş-gelişlerim olmasa. Ne zaman kaybı yarabbim.......

Site 772 haneli herkes taşındığı zaman 2.000 kişi olur herhalde. Şırnak'daki bir köy kadar anlayacağınız.

Artık köyüme gidiyorum desem başım ağrımaz.
Pin It

Bayramınız Kutlu Olsun

Bu bayram sabahına evde tek başıma uyandım, birazdan dostlarımla bayram kahvaltısı yapmaya gideceğim için çok mutluyum kalabalığa karışacağım ya. Bayramda  aldığım hediyenin resmini sizlerle paylaşmak istedim birde aklımda eskilerden kalan anılarımı.....

Ankaradaki evimizin arka bahçesine kurban kesmek için özel bir alan yapılmıştı. Burda apartman sakinlerinin bazende yan apartmanlardaki komşularımızın  kurbanları kesilirdi. Birer ikişer kurbanlar  yardım kurumlarında kesilmeye, bağışlanmaya başlayınca bizim bahçedeki bu alanda zaman içinde kaldırıldı ve çimlendirildi.

Mendiller, Haci Bekir'in akide şekerleri (o zamanlar Godiva,Pelit henüz yoktu), harçlıklar, Pereja kolonyası,Bıdık ,Titiz mağazalarından alınan bayramlıklar diğer aklımda kalanlar.

Kurban kesim işlemleri bitince babaanneme gidip hem tüm aileyi görmek hemde onun pişirdiği kömme'yi yemek eski günlerden hatırladığım en güzel anılarım. En çok özlediğimde bu kömme, tadı damağımda ama yapan biri veya satılan bir yer hala bulamadım. Sadece bizim aileye has bir şey miydi bilemiyorum ama babaanne tüm özel günlerde pişirirdi. Şimdi babaannemin Ankara Büklüm sokak'daki kocaman bahçe içindeki evi diğer evler gibi yıkıldı ,yerine apartman yapıldı. Çoçukluğumuzda kuzenlerimle,mahallenin çoçukları ile  tırmandığımız kiraz ağaçlarının yerinde pahalı  apartman daireleri var. Önünden her geçtiğimde içim sızlar, kulağıma ailemin sesleri gelir de yolumu değiştiririm.

Ben çok büyük bir ailede büyüdüm. Bir teyze, üç dayı, üç hala, beş amca, sekiz yenge, dört enişte,otuzsekiz kuzen, kuzen eşleri, çoçukları, sayamadığım kadar akrabalar, komşular, arka apartmanda okuyan öğrenci çoçuklar, ailenin inşaatlarında çalışan işçiler, mahallenin apartman görevlileri..... Çoçukluğumda hastalandığımızda doktorumuz babaannemin İranlı doktor öğrencileri idi. Çok kalabalık, çok neşeli, çok sıcak, sofralar kurulup misafir ağırlanan, sohbet etmeyi seven kocaman bir ailem vardı. Bu yüzdendir kalabalıkları, insanları, yemek masalarında uzun sohbetler etmeyi, komin halinde yaşamayı sevmem, her zaman gülümsemem, her şeye rağmen  neşeli olmam aile mirasım anlayacağınız DNA'larımda kodlu.

Ferzan Özpetek filmlerinde görürüm bazen bu sahneleri.Ondandır Ferzan Özpetek hayranlığım da. İşte her bayramda bu şenliği çok severdim, bir an önce kurban kesilsede babaanneme gitsem curcunaya katılsam diye. Babaanneme gittiğimde ailenin bir çoğu gelmiş, hikayeler anlatılmaya, birbirine takılmaya başlanmış,  olaylar esprili bir şekilde anlatılmakta olurdu. Her muhabetin ortasına çekinmeden dalmam, birilerine takılmam, banada iyi espri yapılsa bozulmamam, olayları mutlaka espri ile anlatmam bu yüzdendir aile mirasım.

Aynı tablo ölümlerde, hastalıklarda, sıkıntılı süreçlerde de olurdu.Tüm aile bir araya gelir, maddi manevi birbirine destek olurdu. Bu yüzdendir birinin ölümünde, kötü anında elimden geleni yapmak istemem aile mirasım.

Benim ailem anaerkil bir aile idi. Tüm kadınları çok güçlüydü. Onların sözü geçerdi ailede başta babaanne olmak üzere dominat olan halalar,yengelerdi. Her zaman okumaya, kadına, başarıya prim verildi. Kimin başarısı olursa olsun takdir edilirdi. Doğrunun, hakkın, hukukun, ezilenlerin, yardıma muhtaçların yanında olundu. Doğru bildiklerini 12 Eylül mahkemlerinde bile kötü koşullarda söylemekten çekinmediler. Bundandır güçlü olmam, her zaman ezilenin  yanında, doğrunun peşinde, doğru bildiğimi sonu ne olursa özgürce söylemem,örgütçü olmam, organizasyon yeteneğim, yaptığım her şeyi iyi yapmaya çalışmam, politikaya düşkün olmam, okumaya, bilgiye, araştırmaya düşkünlüğüm aile mirasım anlayacağınız DNA'larımda kodlu.

Sonra birer ikişer aile fertleri İstanbul'a,İzmir'e ,Amerika'ya, başka illere göç etti. Oralarda yaşamlar kuruldu. Önce uzun bir hastalık dönemini takiben bir anneler gününde babaanneyi uğurladık, sonra telefonlarda görüşmeye başladık geride kalanlarla. Önce başarı haberleri geliyordu, sonra  nerdeyse her sene bir hastalık, ölüm haberi gelmeye başladı. Şimdilerde sadece kalanların sağlığını takip ediyoruz. O yüzdendir annemin zamansız aramalarından hep çekinirim, kötü haberleri bu dar zamanlarda verir.

Çalışma hayatı ile beraber bayramlar dinlenmek için tatil fırsatına dönüştü. Başlangıçta yurt içi, sonraları yurt dışı seyahatleri yoğundu, ama şimdi on günlük tatilde evde nasıl yan gelip yatılacak az aktive ile dinlenilecek planları yapıyoruz.

Her şey form değiştiriyor bayramlar gibi.........

Ne diyelim,  İyi bayramlar mı? İyi tatiller mi?

Siz hangisini tercih ederdiniz? Pin It

15 Kasım 2010 Pazartesi

Günün Sözü


Allahım,
Gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle,
Hakkımda hayırlı olana gönlümü razı eyle.

Mevlana Pin It

Günün Sözü


Kendimiz için yaptığımız şeyler bizimle beraber ölür,
Başkaları ve dünya için yaptıklarımız ise kalıcı ve ölümsüzdür.

What we do ourselves dies with us,
Do for others and world remains lasting and immortal.

Albert Pine Pin It
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Great! The file uploaded properly. Now click the 'Verify my file' button to complete the process.