28 Ekim 2010 Perşembe

BUY-OLOGY Satın Almaya Dair Bildiğimiz Her Şey YANLIŞ

Küresel marka uzmanı Martin Lindstrom'ın  3 yılda 2000 tüketici üzerinde fMRI (işlevsel manyetik rezonans görüntüleme) cihazı ile yaptığı 7 milyon USD'lik nöro pazarlama araştırmasının sonuçlarını Buyology adlı kitabında çarpıcı örnekler ile anlatıyor.

Lindstrom bir çok defa Türkiye'de seminerler verdi. Danimarkalı, 12 yaşında kendi pazarlama firmasını kuruyor ve yılın 300 gününü seyahatlerde geçiriyor. Disney,Mars,Pepsi,America Express,Mercede-Benz,Reuters,McDonald's,Kellog's ve Microfost gibi pek çok şirketin Yönetim Kurulu üyesi.

Lindstorm 2009 yılında Time dergisi tarafından da en etkili 100 kişi arasında gösterildi.

Lindstorm'a göre milyonlar harcanarak masa başında yapılan modellemeler, analizler işe yaramıyor. Çünkü tüketici uzun süredir söylediği hiç bir şeyi yapmıyor. Bu nedenle ekibi ile beraber yapmış olduğu araştırmalarda kaynağa yani beyne gidiyor. Satın alma kararların nasıl verildiğini ölçüyor, inceliyor.

Satın alma kararlarımız tamamen duygusal.

Kitapdan bir kaç çarpıcı sonuç;
  • Koku ve sesler herhangi bir logodan daha etkili . Nokia'nın sesi, Toblerone'nin şekli,J&J bebek pudrası kokusu. Vanilya kokusu çok etkili, bileşenleri anne sütü ile aynı,
  • Ürün yerleştirme (product placement)  işe yaramıyor .Sponsor,film,program ile ilgili değilse satmıyor,
  • Satın alma davranışlarımız dinden etkileniyor. Büyüklük, semboller,gizem, aidet duygusu, ritüeller,batıl inançlar
  • Cinsellik değil korku satıyor,
  • Logoların yerini sometic imleçler alıyor. Yani Malbora kırmızısı, Benetton fotograf stili satıyor,
  • Stress ve korku içinde iken kendimizi ne kadar güvensiz hissedersek o kadar mantık dışı kararlar veriyoruz,
  • Sigara paketlerinin üzerindeki resim ve yazıların bir etkisi yok çünkü bunlar beyindeki arzu noktalarını harekete geçiriyor,
  • Bir markada indirim yaşandıktan sonra, tüketicinin beyninde eski değerine ulaşması 7 yıl sürüyor,
  • Satın aldığımız şeyleri fazla para ödediğimiz için beğeniyoruz,
  • Sahicilik aranıyor,
  • Seçenek ne kadar az olursa satın alma o kadar kolay ,
  • Satın alma davranışlarının %90'nı bilinçdışı,
Herşey korunma ve en temel arzularımızı doyurma çevresinde dönüyor. Pin It

Sosyal Medya

Uzun zamandır sosyal medya kullanım rakamlarını araştırıyordum. Nereye gidiyor bu iş diye. İşte bazı  sonuçlar.......

Pazarlama,İletişim ve IK yöneticilerin Sosyal Medya kullanımı;
  • %80'ni üye,
  • %48'i aktif kullanıyor,
  • %52'si pazarlama ve iç iletişimi olumlu etkilediğini,
  • %20'si ise olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor,

200 milyonu aşkın blog var, online kullanıcıların;
  • %73'u blogları takip ediyor,
  • % 55'i bloglara yorum bırakıyor,
  • % 39'u kendi bloglarını yazıyor,
  • Çin 42 milyon blog yazarı ile bir numaralı sırada,
Dünyadaki aktif kullanıcı sayısı 500 milyonu aştı. Ortalama bir kullanıcının 130 arkadaşı var ve ekranlarda 700 milya dakika harcanıyor. Yüklenen fotoraf sayısı katrilyona ulaştı.
Türkiye ABD, İngiltere ve Endonezya sonra 4. sırada. 23,5 milyon kullanıcının 2/3'si erkek ve çok büyük bir kısmı 18-34 yaş grubunda .
Obama'nın başkanlık seçiminde aktif olarak facebook kullanılmasından sonra artık bir çok marka reklamlarını kendi resmi web sayfalarında değil facebook sayfasında yayınlamakta.


Twitttürk aktif kullanıcı sayısa 100 binden fazla, veri tabanında 9 milyon tweet var. En etkili isimler Cüneyt Özdemir, Ahmet Hakan,Abdullah Gül . Sertap Erener en çok takipçisi olan tweetirci.
Rakamlar nasıl, çok çarpıcı değil mi?..

Artık personel alımlarında IK yöneticileri faceebook sayfanıza,paylaştığınız resimlere, attığınız tweetlere, oynadığınız oyunlara bakarak eleman seçmeye başladı.

Digital ayak izlerinize dikkat. Yüce google herşeyi kayıt ediyor. Pin It

24 Ekim 2010 Pazar

Pierre Loti'de bir akşam

Henri Rousseau tarafından çizilmiş Pierre Loti portresi, 1891
Hikayeyi bilirsiniz.....
Bir Fransız yazar olan Pierre Loti'nin (1850-1923) kitaplarını yazdığı kahvehaneye Pierre Loti adı veriliyor ve onun  bulunduğu yere Pierre Loti tepesi.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pierre_Loti

Benim bir kaç kez gitmişliğim vardı ama dün ilk defa gece görme imkanım oldu. Bu sefer ulaşım seçeneklerine teleferik de eklenmiş .



Ben birde Pierre Loti'yi  akşam görmenizi öneririm, manzara bir başka oluyor.
Pin It

21 Ekim 2010 Perşembe

Yarın Seni Ne Bekliyor!!!!!

Youth Research'ın 173 kişi üzerinde yaptığı "Yakın gelecekte iş dünyasının nasıl şekilleneceğine ve teknolojinin nasıl bir rol üstleneceğine yönelik " ongörüleri çok ilginç.

Araştırmaya bu link'den ulaşabilirsiniz.

http://www.m-gen.biz/resimler/Youth-Research-Yarin-Seni-Ne-Bekliyor.pdf

Sorular ve bazı cevaplar şöyle;
1. 2010 yılında çalışma ortamı nasıl olacak?
sanal,esnek,ileri teknolojili,home office,bireysel çalışma,robotik,proje bazlı-yetkinlik bazlı

2. Geleceğin ofisinde neler olmayacak?
fax, kırtasiye malzemesi, ofis, telefon, masa

3. Gelecekteki iş hayatında bugün olmayan ne tür yenilikler olacak?
conference call,firmalar için esnek kadrolar ve iş yerleri, gözlerle anlaşma, hiyeraşi, esnek çalışma saatleri


4. 2030 yılında ofislerde hangi fonksiyonların olmayacağını düşünüyorsunuz?
insan kaynakları, satın alma , yönetim kurulu

5. Hangi sektörün daha güçlü hale geleceğini  düşünüyorsunuz?
teknoloji, enerji, sağlık

6. Çalışma hayatını değiştirecek bir sonraki teknoloji ne olacak?
nano teknoloji, robot teknoloji, mobil teknoloji, uzay teknoloji

Herkes kendi geleceğini bugünden şekillendirmeye başlamalı , gelişmeleri takip edip, gerekli revizelerini yapmalı.

http://www.m-gen.biz/detay.asp?id=1111&konu=İPZ-2010 Pin It

20 Ekim 2010 Çarşamba

Ekim'de Gökyüzü Bize Neler Getiriyor ........

Dostum aynı zamanda Uranyan Astrolog olan Neslihan Ayanoğlu'ndan Ekim ayı ile ilgili gökyüzü hareketleri ile bir paylaşım. Bundan sonra düzenli olarak bize haberler vermeye söz verdi ya bakalım.....İllede birlikte yaratım......



Bengi uzun zamandır benden gökyüzü hareketleri ile ilgili yazı istiyordu ama ben bir türlü yazamamıştım. Şu anda yani 7 Ekim saat 21:00 civarı 14 derece Terazi’de yeni ay var. Dedim ki bu yeni ayın etkisini de arkama alayım ve bir yazı yazayım.

Terazi burcunda gerçekleşen yeni ay ilişkilerimiz konusunda bize yeni bir yön verebilir. Terazi biz olmayı deneyimlediğimiz burç. Burada, Koç’da deneyimlediğimiz “ben” kavramı “biz” kavramına dönüşüyor; ben ve karşımdaki. Bu mevcut ilişkilerimizi gözden geçireceğimiz gibi, yeni bir ilişki, yeni bir ortaklık, yeni bir birlikteliği de düşünebileceğimiz bir dönem. Bu tarihlerde gökyüzünde neredeyse tüm gezegenler de ikili şekilde duruyor ve ‘biz’ kavramını bu dönemde gökteki pek çok oluşum bize ayrı ayrı hatırlatıyor.

Linda Hill, Sabian Symbols sayfasında, 14 derece Terazi’yi şu şekilde tanımlıyor. “Durumun tam ortasında olduğunuzu ve bir nefes almanız gerektiğini düşünebilirsiniz".  Vereceğiniz bu ara size süreci tamamlamanız için güç verecektir. Daima hareket halinde olma yıpratıcı olabilir. Öte yandan tembel ve üretmeyen olma da cevap değildir.

8 Ekim: Dinamik, disiplinli bir şekilde düşündüğümüz ve iletişime geçeceğimiz bir gün. Biraz dar çerçevede olaylara bakabiliriz, esnek düşünmeye çalışmamızda fayda olabilir. Planlarımızı yaparken daha amaca odaklı düşünen bir zihine sahip olacağız.

9 Ekim : Venüs Geri gitmeye başlıyor, 18 Kasım’a kadar geri gidecek. Venüs Akrep burcunda geri gidecek. Yeni ayın 7 Ekim’de Terazi’de olmasından sonra Terazi’nin yönetici gezegenin Akrep’te geri gitmesi yukarıda bahsettiğimiz sürece Akrep’si temaları da katacaktır. Geri giden Venüs ilişkilerde sorun yaşatabilir. Bu dönem kişilerin daha kendi içlerine döndükleri bir dönem olacaktır. Duygularımızı ifade etmekte veya güçlü duygusal bağlar kurmakta zorlanabiliriz. Bu dönemde gündemimiz değer verdiğimiz şeyler, değerler sistemimiz ile ilgili konularla meşgul olacaktır. Sosyal aktivitelerden uzak durmak isteyebiliriz. Yani kendi kendimize kalacağımız bir dönem geçireceğiz. İlişkilerimiz ve ticari anlaşmalarımız da bu süreçten etkilenebilir.



17 Ekim: Uyumu deneyimleyeceğiz. İsteklerimiz ve düşüncelerimiz/planlarımız arasında bir denge olacak. Karşımızdakini daha iyi anlamaya çalışacağız, diyaloglarımız daha akıcı olacak. Ama öte yandan her şeyi kendimizden ve aklımızdan ibaret de zannetme riski de var.

21 Ekim: Bir süredir her konuda olduğu gibi düşüncelerimizde de uyum ve dengeyi tutturmaya çalışıyorduk oysa şimdi dengeyi bir köşeye koyacağız, daha güçlü ve daha derin düşünmeye başlıyoruz. Bir konuya odaklanıp derinlemesine öğrenmeye çalışabiliriz. Veya düşüncelerimiz sabit bir şekilde bir konuya saplanıp kalabilir. Burada yine düşüncelerimizi ve diyaloglarımızı biraz esnetmeye çalışmalıyız.

23 Ekim: 7 Ekimde başlayan projelerimizin, birlikteliklerimizin olgunlaşma dönemi. Ama yine ‘ben’ ve ‘biz’ kavramları arasında sıkışıp kalmış gibi hissedebiliriz. Bir yanımız ortak çıkarları gözetmemizi söylerken diğer yanımız kendi isteklerimizin peşinden gitmemizi söyleyebilir.

24 Ekim: Akrep günleri başlıyor. Hayatımızı anlamını daha derinlemesine sorgulayacağız. Belki gizemli konular, okült konular daha çok ilgimizi çekecek. Güç teması ve kontrolü elde tutma isteği ön plana çıkabilir. İsteklerinizi elde etmek için güç savaşlarına girmekten veya bir konuya takılıp kalmaktan uzak durmaya çalışın.

25 Ekim: Sosyal bir dönem. İlişkilerde iletişim önemli. Ticari ilişkiler karlı olabilir. Ama güç savaşlarından, manüpülasyonlardan, olayı domine eden taraf olma iddialarından uzak durmak kaydıyla.

28 Ekim: Mars’ın Yay burcuna geçmesi ile iyimser bir döneme giriyoruz. Hareketlerimizde, bir aksiyon alırken daha aktif, daha cesur ve belki daha gözü kara olabiliriz. Ama bu iyimserlik bizi rehavete de düşürebilir. Harekete geçmekten alıkoyabilir. Biz bir şey yapmasak da herşeyin yolunda gideceği duygusunu taşıyabiliriz.

29 Ekim: Estetik, güzellik, sanatsal aktiviteler. Günün konuları bunlar olacak. Haır tatil, her taraf kıpır kıpır hadi dışarı çıkalım diyebiliriz. Sosyal ve dışarıda aktivitelerle geçirebileceğiniz bir gün olabilir.

Nasıl................. Pin It

19 Ekim 2010 Salı

İskenderiyeli Son Cesur Kadın............HYPATIA

Dostum Neslihan Ayanoğlu'ndan bir paylaşım.

İskenderiyeli, Son Platoncu, cesur, bilge, güzel, zarif, bilim kadını,efsane,hakkında nice şiirler,kitaplar yazılmış ve çok hazin bir son.....
Ben Hypatia'dan çok etkilendim. Yakında hayatını film olarak da izleyebiliriz. İşte size Hypatia........
Hypatia'nın hayali resmi Elbert Hubbard'un "Büyük Öğretmenlerin Evlerine Küçük Yolculuklar"("Little Journeys to the Homes of Great Teachers", New York, Roycrafters, 1908, alınmıştır. Gerçek Hypatia'nın portresi mevcut değildir.


Hypatia ismini ilk defa okul yıllarında duymuştum. Matematik bölümünde okurken, okul kolidorunda eski matematikçilerin fotoğrafları vardı ve altlarında yaşadıkları dönemler not edilmişti. Aralarında çok az kadın vardı ve Hypatia’da onlardan biri idi. Biz kızların iki şey dikkatini çekmişti. Az sayıda kadın matematikçi olması ve çoğunun ancak 40lı yaşlara kadar yaşamış olmaları. Hatta “matematik kadınlara gore değilmiş zaten, baksanıza fazla yaşamamışlar” derdik, ama açıkçası hiç Hypatia’nın hayat hikayesini merak etmemiştim.

Geçenlerde bir gazete haberi ile bu anımı hatırladım. Haber Hypatia ile ilgili idi. Hayatı filme çekilmiş ve Vatikan İtalya’da oynatılmaması için çok çalışıyormuş diyordu haber. Eee artık elimizin altında internet gibi muhteşem bir sistem var. Arama motorlarından birine “Hypatia” yazdım ve sonuçları okudum. Hayatı hem çok ilgimi çekti, hem de benim için yeni bir projenin başlangıcı oldu. Bu bilgilerin bir kısmını sizinle de paylaşmak istedim.

Hypatia, 370-415 yılları arasında İskenderiye'de yaşamış felsefe ve matematikle (özellikle geometri) ile ilgilenmiş bir bilim kadınıdır. Ünlü filozof, matematikçi ve gökbilimci Theon'un kızıdır. Theon İskenderiye Üniversitesi’nde matematik dersleri vermekte idi. Kızının eğitimi ile yakından ilgilendiği ve onu kendisi eğittiği söylenir. Hypatia ise babasının çalışmalarına katılmıştır. Theon, Euclid'in bir eserine şerh yazarken kızının da yardım ettiği söylenir.

Hypatia, İskenderiye'deki Museion'da felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermiştir. Hypatia sadece matematikçi olarak tanınmaz, çeşitli bilim dallarında çalışmıştır; özellikle çok iyi bir eleştirmen ve yorumcu idi. Astronomik tablolar, appolonius konik kesitleri ve diophant üzerine yorumları vardır. Platon ve Aristotales'in tanıtılmasında dersleri etkili olur. Yeni-Platonculuk’a yakın durduğu söylenir. Yeni-Platoncu okullarla bağlantı halindedir. Museion'da verdiği dersler ve konferanslar Hypatia’nın ününü arttırmıştır. Hypatia bilim insanı olarak tanınmasının yanısıra zarafeti, bilgeliği, gençliği ve güzelliği ile de ünlenmiştir. Geniş bir öğrenci ve hayran kitlesi oluşturmuştur. Soylularla yakın ilişkiler kurmuş,

Pitolemais’ın putperest Valisi Orestes’in himayesine sığınmıştır. Kendisi dinsizlikle itham edilmiş, kurmuş olduğu siyasi ilişkiler düşmanlarının gözünü korkutmuş ve hakkında dedikodular ortaya atılmıştır. Yaşadığı dönem İskenderiye’de Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı dönemdir. Çok tanrılığa karşı bir seferberlik ilan edilir, çok tanrılı tapınakların kiliseye devredilmesi söz konusudur. Bu durum şehirde ayaklanma çıkmasına neden olur. Asilerin başında Hypatia ile yakınlığı bilinen Olympius da vardır. Aslında Hypatia bu hareketin içinde değildir. Ancak Olympius ile olan yakınlığı karşı taraf için bir bahane olmuştur. Bu dönemlerde Rahip Cyril İskenderiye'ye başpiskopos olmuştur. Bu bir kısım çevreler tarafından benimsenmemiş ve bir çatışma ortamı doğmuştur. Cyril’in çatışma içinde olduğu kişilerin başında da Hypatia’nın dostu ve hamisi olan vali Orestes gelmektedir. Orestes ile Cyril arasında süren çatışma, Cyril’in Hypatia’ya karşı bir düşmanlık beslemesine neden olmuştur. Aynı zamanda, verdiği derslerden ve yaptığı çalışmalardan ötürü Hypatia’nın nüfuzu Konstantinapolis’e, Suriye’ye, İznik’e kadar ulaşmış durumdadır. Öğrencileri arasında soylu ailelerin çocukları da vardır. Fakat Hypatia’nın, öğrencileri ile birlikte halktan kopuk bir çalışma hayatı sürdürmesi, halkın inançlarına karşı duyduğu kayıtsızlık Cyril’in elini güçlendirmiştir. Zamanla, Hypatia’nın bir büyücü, dinsiz olduğu söylentileri yayılmış ve halk kışkırtılmıştır.

415 yılında, Petro'nun önderliğindeki Cyril'in keşişleri, Hypatia'nın ders verdiği Museion'un önünde toplanır. Pusuya yatan keşişler, Hypatia’nın arabasını durdurup etrafını sararlar. Giysilerini zorla çıkartarak onu bir kiliseye sokarlar. Koridorlarda sürükleyip sunağın önüne getirirler ve burada Pedro ve keşişler tarafından öldürülür. Öldürüldükten sonra bedeni sokaklarda sürüklenir, parçalara ayrılıp ve kütüphanesi ile birlikte yakılır.



Hypatia’nın ölümü, Yeni-Platoncu okulun da sona ermesi anlamına gelir. Baskı ve zulümden bıkan diğer filozoflar Atina'ya kaçarlar fakat İmparator Justinian’ın emriyle buradaki okullar da kapatılır. Bu süreç doğa bilimleri ve matematik alanlarındaki gerilemenin de başlangıcı olarak kabul edilir.

Eserleri;

Hypatia, daha çok eleştiri ve yorum türünde eserler kaleme almıştır. Çalışmalarını Euclid ve Ptolemy üzerinde yoğunlaştırmıştır. Felsefe, din literatürü ve dönemin matematik bilginlerinin uğraş alanı olan gizemcilik konularına ilgi duymuş; felsefe, matematik, gökbilim dersleri vermiştir. Hesychius’un rivayetine göre İskenderiyeli Diophantus'un Arithmetica’sına 13 ciltlik bir şerh, Pergelı Apollonius'un Konikler’ine ve Ptolemy'nin Matematik Kanon’una şerhler yazmıştır. Fakat bu eserler günümüze dek ulaşmamıştır. Bununla birlikte ne felsefe ne de bilim tarihinde adı belirgin bir şekilde geçmemektedir. Eserlerinin günümüze dek ulaşmamasının nedeninin, Hıristiyan düşünce açısında dinsizlikle suçlanmış olmasının ve çalışmalarının da yer aldığı kütüphanesinin yakılmış olmasının büyük payı olduğu ileri sürülür. Hypatia ile ilgili olarak günümüze dek ulaşan tek yazılı eser, öğrencisi Kyreneli Synesios'un yazdığı mektuplardır. Bu mektuplarda Synesios, ona duyduğu hayranlığı ve bilimsel çalışmalarına duyduğu saygıyı bildirmektedir. Bu yazışmalardan da usturlabın Hypatia tarafında geliştirildiği anlaşılmaktadır.

Sonraki dönemde Hypatia etkisi:

Hypatia, ölümünden bu yana unutulmayan bir isimdir. Adeta bir efsane haline gelmiştir Zamanla hakkında romanlar, oyunlar, şiirler yazılmıştır. Bilim ve sanat alanında sembol olmuştur. Diğer yandan, kendisine karşı grup içinde hep "İskenderiyeli hayasız bir kadın öğretmen", “Hıristiyanlığa karşı korkunç bir kin besleyen” olarak kabul edilmiştir. Filminin bile Vatikan’ın tepkisine neden olması belki bu eski düşüncenin etkisi.

Voltaire, Hypatia’nın bir Hıristiyan komplosuna kurban olduğunu yazar. Ona göre Hypatia, "Hıristiyan bağnazlığının masum bir kurbanı; öldürülmesi ise, yunan tanrılarıyla beraber, sorgulama özgürlüğünün de ortadan kalkışının bir simgesi”dir. Voltaire bir aydınlanma filozofudur ve Hypatia onun kilise muhalifliğinde sembol olarak kullandığı bir isimdir.

On dokuzuncu yüzyıl da Charles Leconte de Lisle Hypatie adlı bir şiir kaleme almış ve bu şiirinde Hypatia'yı tarihin değişen koşullarına adanan bir simgesel kurban olarak ele almıştır.

Takip eden yıllarda yine hakkında bir çok şiir, roman ve oyun yazılmaya devam etmiştir. "Plato'nun ruhu, Afrodit'in bedeni"ni taşıyan Hypatia, feminist sanata da konu olmuştur.. Feminist sanatçı Judy Chicago, 1979'da San Francisko modern sanat müzesi'nde açtığı heykel sergisinde Hypatia'yı, tüm görkemiyle göz kamaştıran bir akşam yemeğinde, batı uygarlığının diğer ünlü ve yetenekli kadınlarıyla birlikte sergilemektedir.
Pin It

18 Ekim 2010 Pazartesi

Günün Sözü

‎"Cesur tek bir insan bile tüm insanlık için zafer getirebilir..."

“Even one single brave person can bring victory to all mankind.”

http://www.facebook.com/pages/AUSEY/149038724524 Pin It

Tavsiye Ederim / Kandilli Suna'ın yeri

Geçenlerde bir arkaşımla beraber Kandilli'de hep duyduğum Suna'nın yerine gittim.
İskelede Caminin altında sevimli bir balıkçı restaurantı.

Özellikle pavası bir harika. Servis çok sıcak.


Sahibi Suna hanım 40 yıllık kandillinin yerlisi.

Yolunuz düşerse uğramanızı öneririm.

Suna'nın yeri
Kandilli İskele Cad. No:17 Üsküdar
Tel: 216-332 32 41 Pin It

17 Ekim 2010 Pazar

Wow Cap İstanbul 2010


Dün İstanbul boğazında bu yıl 4. kez düzenlenen Wow Cap İstanbul 2010 Yelken yarışmasının  gösteri yarışları yapıldı. Yarışmayı Avrupa Birliği Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır ve çeşitli ülke Büyükelçileri ve gazetecileride  izledi. Organizasyon İstinye Limanında oluşturulan yarış köyünde idi. 


Wow Cap İstanbul 2010 Akdeniz'in en çekişmeli ve uzun soluklu solo yelken mücadelesi. 26 tekne 5 etapda, 4 ülke ve 3 denizi geçiyor. 19 Eylül'de Fransa'nın Toulen kentinden start aldı. Sicilya, Atina, Didim, Bozcaada, Gelibolu ve 13 Ekim'de Fenerbahçe'de son buldu. Yaklaşık bir ay boyunca 1600 denizmili yapıldı.


Bu yarışmanın evsahibi "İstanbul 2010 Kültür Başkenti" etkinlikleri kapsamında  İstanbul idi ve organizasyon Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından da desteklendi. Türk yelkenci Selim Kakış Türk Telekom sponsorluğunda bu yıl ilk defa yarışa katıldı.


Günümüz global ekonomisinde marka değerlerini artırmak yolunda ülkeler ve şehirlerde çeşitli spor ve kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmaktadır. Artık dünya düzleşti ya.....


Bense başka bir teknede bu yarışı izleme olanağı buldum. Hem ilk defa böyle bir organizasyona katılmak heyecanlıydı, hemde dostlar arasında bir haftasonu'nu paylaşmak güzeldi. Şarabımı içerken kulaklarımda Teoman'ın en sevdiğim şarkısı çınladı durdu.

"deniz rüzgara karışmış güneşte,
martı  sesleri vardı gülüşlerde,
sen geçerken sahilden sessizce,
gemiler kalkar yüreğimden  gizlice"

çok eğlendim hemde çok..... 

Bu gösteri yarışı olduğu içinde her tekneye misafirlerde alındı. İşte bizim desteklediğimiz Generali Sigorta sponsorluğundaki skipper Nicolas Lunven ve Türk ekibi !
Hepsi Fransızca konuşuyordu. Fransız kalanlarda tekneyi kullandı. En çok onlar eğlendi galiba, şili'li madencilerden sonra teknede geçen 3 saatı konuşmama kararı aldıklarına göre..............


Babasıda ünlü bir skipper olan Nicolas 2. etabı 1. olarak bitirdi ve genel klasmanda 5. oldu. Tebrikler.......
Pin It

4 Ekim 2010 Pazartesi

Eda Anne "Ben bir transseksüel annesiyim"

Cumartesi sabahı arkadaşımın telefonu ile uyandım. Eski şirketimdeki arkadaşlarım çok sevdiğimiz iş ortağımızın Anadolu Fener'indeki çiftliğinde piknik organizasyonunda buluşuyor. Eski dostları göreceğim için çok sevindim ve hemen organizasyona entegre oldum.
Eski dostları görmek, onca senedir değişen hayatların izlerini sürmek,iyi kötü şeyler paylaştığınız eski yöneticilerinizin  koltuklarını bıraktıklarında aslında birer ablanız, kardeşiniz,babanız,anneniz gibi yakın olduğunu hissetmek çok güzel duygularmış.


Yedik, içtik, eğlendik, sohbetler ettik bunlar benim olacak, sizinle eski bir dostun Eda Annenin(asıl adı bu değil ama bunu kullanıyor şimdilik) hikayesini paylaşacağım.


Sene 1998, otuzlu yaşların sonunda bir anne eşinden ayrılmış,iki oğlu ile İstanbul'a gelmiş, yaşam mücadelesi veriyordu.Bir şirkette çalışıyor, çoçuklarını kısıtlı olanaklar ile okutuyordu. Ben şirketten ayrıldıktan sonra da ortak dostlardan her zaman kendisi ile ilgili haberleri aldım. Dört sene önce beyin kanaması geçirdi ve iki ay komada bir sürü ameliyatlar geçirdikten sonra doktorların umut yok dediği durumdan çıkarak evine döndü. Hatta bir ortak arkadaşımızın senarist-yazar olan kız kardeşi onun hikayesini tiyatro sahnesine taşıdı "bir kadın uyanıyor". Ben seyretmedim ama oyun çok güzelmiş.

Bundan sonrasını ondan dinledim. Hastaneden eve döndüğünde nekahet döneminde 16 yaşındaki küçük oğlu yanına gelerek "anne benim ruhum başka bedenim başka" demiş.Eda "bu benim hayatımda tüm hayat öğretilerimi alt üst eden, bildiklerimi bilmediğimi anlamaktan zor,iş bulmaktan zor,eşten ayrılmaktan zor, hayat mücadelesinden zor " bir şeydi dedi.

Önce bu ne demek diye yüce google'a soruyor cevap alamayınca kendi kendisine teşhis koyuyor,  "ya ergenliğe geçişi anlamadı, yada ruh hastası oldu, yada şizofren". Bir taraftan oğlunu sakinleştirirken diğer yandan kimse ile paylaşamadığı için internet başında psikiyatr aramış hani şöyle ilaç olmadan bu ilerlemiş hastalığı !!! tedavi edebilecek cinsden bir doktor ve kendisincede bulmuş. Çoçuk anneye anlatmaya çalışmış "bunun geçmeyeceğini, kendisini hep kadın hissettiğini" falan ama Eda anne kendini suçlayıp nerde yanlış yaptığını çözmeye odaklandığı için çoçuğu sekiz ay o doktor senin bu doktor benim gezdirdikten sonra yolu Çapa Tıp Fakültesinde bu konuda uzman bir Profösere düşüyor. Çeşitli testler yapıldıktan sonra anlaşılıyorki Eda bir transseksüel annesi ve  kabullenme sürecine giriyor.

Oğlunun yatağının kenarında cımbız, yastığının altında törpü buluyor. Kolay değil aniden 16 yaşında kız annesi olmak önce bir makyaj cantası alıp tüm malzemeleri onun içine koyuyor, sonrada pazardan renkli süngerli sütyenler alıyor. Kızına sütyenin nasıl takılacağını, kaşların nasıl alınacağını öğretiyor. Lise ikinci sınıftan kızı alarak açık liseye yazdırıyor. Kızın saçlar bu arada sarıya boyanıyor, tırnaklar uzatılıp boyanıyor.Üniversite hazırlık kursuna gidip tüm hocaları topluyor ve kendisine yardımcı olmasını istiyor. Hocalar anlayışlı yardımcı oluyorlar. Bu arada oğlunun adını Ela olarak değiştiriyor. En kabusuda üniversite sınavına girerken yaşanıyor. Kendi pembe nufüs cüzdanı mavi. Okul kapısında erkek polis mi, kadın polis mi arayacak?

Ailesinden ilk kabul edenlerden emekli asker dede, "aman kızım bu çoçuğun elini sıkı tut, sahip çık" diyor hatta kızın isim değişikliği mahkemesinde şahit oluyor. Ama anneanne bir inat önce,sonra bir bayram Eda kızı ile beraber el öpmeye gidiyor. Kızı "ne giyim anne" dediğinde "en şatafatlı eteğini giy ve  kırmızı ruj sür " diyor, kapıyı anneanne açıyor ve kucaklıyor kızı "hep bir kız torunum olsun isterdim " diyor.

Ela şimdi Üniversite ikinci sınıfta ve hormon tedavisi görüyor. Yakında cinsiyet değiştirme ameliyatı olacak.

Eda anne süreçleri çok zor yaşamış. Listag Aile grubundan ve kendi ailesinden çok destek almış. Evini değiştirmemiş, elalem ne düşünür diye önemsememiş " eve başım dik, kızım kolumda girip çıkıyorum " diyor. Evime sığdıramazsam kızımı dünyaya hiç sığmayacak diyor. Eda'nin dünyası şimdi gökkuşağı.

Bir daha anladımki bu annelerin hakkı galiba zor ödenir.

Bir daha anladımki güçlü kadınların yapamayacağı şey yok bu hayatta.

Önemli olan hayata karşı duruşunuz. Başın dik, kendine güvenle yaşanacaksa yaşanacak bu hayat.......

http://listag.wordpress.com/ Pin It
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Great! The file uploaded properly. Now click the 'Verify my file' button to complete the process.